Firaz.Net

Web sitemiz 2006 yılında zehirli.org adı ile yolu çıkmıştır. Zamanla farklı isimler altında siteler de oluşturduk. Tüm bu siteler firaz.net çatısı altında bir araya gelmiştir.

Firaz kelimesi Türkçe'de çıkış, yükseliş, yokuş yukarı çıkmak anlamlarında kullanılmaktadır. Aynı zamanda tarihte 633-634 yılları içinde Sasani ve Bizans ordusu ile yapılan muharebenin de adıdır. Altyapımız daha önce drupal idi. Güncel ihtiyaclar göz önüne alarak sıfırdan geliştirdik.

Sitemizde toplam 10bin yorum ve 20bin konu vardır. İçerik yapılanmamızı ve sunumumuzu günün şartlarına göre tekrar gözden geçiriyoruz.

Türk edebiyatından Nabi'den bir şiir:

Fehm eyledim sarîr-i kalemden bu râzı kim
Çoktur reh-i emelde firâz u nişîbler
(Nâbî).

Hangisi gerçek harem



Muhteşem yüzyıl dizisi gizli takı reklamları ile dolup taşarken bir taraftanda beyinlerde osmanlı kadınları böyle cıbıldak geziyor imajı vermeye devam ediyorlar..

Utanmasalar mayo ile sarayda dolaştıracaklar. Ama bir de gerçekler var. 19. yy da pikniğe giden osmanlı hareminden çekilmiş gerçek bir fotograf ile dizide insanların beynine işlenmeye çalışılan harem arasındaki farkları siz bulunuz?

Bir tarafta kolları açık sarayın balkonundan istanbulu izleyen hürrem sultan, diğer tarafta çarşaflı harem kadınları. Dizinin ne kadar gerçeklerden uzak olduğunun açık belgesi. Çarşaflı harem manzarasını kimse izlemez üstüne üstükte islam propagandası olurdu değil mi?

Beden Eğitimi dersi, artık masaya yatırılmalı!..

Beden Eğitimi dersi, artık masaya yatırılmalı!..

Felsefe Öğretmeni Ercan Harmancı’nın, Beden Eğitimi derslerinde kız öğrencilere tacizin yolunun açıldığını iddia ettiği açıklamasına laikçi medya karşı çıktı..

Bakanlık da, öğretmeni hemen açığa aldı.

Jet hızı ile..

Şunu peşinen söyleyeyim..

Ercan Harmancı öğretmenin ifadeleri, sosyal medyada değil de..

“Beden Eğitimi dersi ve imkansızlıklar.. Bunun sonucunda cinsel tacize varan sıkıntılar” konulu bilimsel bir toplantıda, farklı bir bakış açısı olarak dillendirilse..

Daha savunulur bir görüş açıklaması olurdu..

AHMET HULUSİ’ NİN , İNSANI KÜFRE SOKACAK YANLIŞLARI

Kitapları Baştan başa kelime oyunları ve tüm gerçekleri inkâr eder nitelikte ve tahriflerle dolu olan. İnsanları yanıltıp inkâra götürücü ve bindörtyüz seneden beri gelen süzel inançları yok edici sözleri aşağıdaki bölümlerde tek tek açıklanacaktır.

Öncelikle Sayın Hulusi; Tüm kitabınızda Kur’an-ı Kerîm’e ve sağlam hadislere dayanan, peygamberimizden günümüze kadar sapasağlam en güzel şekilde gelen:

ŞEYTAN FISILTISI VESVESE

Kalbimiz, bir tür misafirhane gibidir. Hayat boyu meydana gelen iç ve dış tesirlere ev sahipliği yapar durur. Bu tesirlerin en önemlisi de, irade dışı meydana gelen iç fısıltılardan oluşur. Bu fısıltıların bir kısmı iyi huylu, bir kısmı kötüdür. Bu durumda ev sahibine düşen; iyileri ağırlayıp, kötüleri uğurlamaktır.

Kalbimiz, düşünce ve eylemlerimizi şekillendiren bazı iç fısıltıların adeta harman olduğu bir alandır. Pek de isteğimize bağlı olmayan bu seslere “hâtır” adı verilir. (Hatıra kelimesi de buradan gelir. Fakat Türkçe’de hatıra kelimesi burada dediğimiz anlamında kullanılmaz.)

Hâtırlar, iç dünyamızda yankılanan etkili telkin unsurlarıdır ve iradeyi yönlendirme gücüne sahiptir. Birçok hareketimiz kalbimize doğan bu sesin somutlaşmış halidir. Denilir ki: Her iç ses, karşılık gördüğü nispette arzuya dönüşür. Arzu azmi, azim niyeti, niyetse azaları harekete geçirir.


İlham ve vesvese

İslâm alimleri arzu ve yönelmeyi kamçılayan iç sesleri iki kısımda incelerler. Bir kısmı, kötülüğe, şerre davet ederken, diğer bir kısmı iyiliğe, hayra davet eder. Bu seslerin, vicdan ve sağduyu diye de adlandırılan hayra davet edici türüne “ilham”, şerre davet eden türüne “vesvese” denir. İlham melek tarafından, vesvese ise şeytan tarafından telkin edilir.

Fast Food, kanser riskini artırıyor

Beslenme uzmanları, fast food olarak adlandırılan ayaküstü yemek yeme alışkanlığının kalın bağırsak kanserine yol açabileceğini belirtiyor.

SEYYİD KUTUP KİMDİR ?

Seyyid Kutub hakiki manada bir din âlimi değildir. Sosyoloji okumuştur, edebiyatçıdır, gazetecidir. Öncelikle bunu tesbit etmemiz lazım.
“Fî-Zılali’l-Kur’an” da tefsir değil, âdeta romanvari üslupla dinî bilgisi olan bir gazeteci tarafından kaleme alınmış bir eserdir.

Ahmed Davudoğlu merhum, onun için, ”Seyyid Kutub bir ediptir, biraz dini kültürü vardır. Sözü dinde sened olamaz. Çünkü, (icazetli) din alimi değildir” demiştir. [Bkz. Ahmed Davudoğlu, Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri]

Mütefekkir ve eskilerin tabiriyle âdeta yed-i tûlâ sahibi diye tavsif edebileceğimiz çok değerli bir yazarımız da bir makalesinde, onun ve irtibatlı bulunduğu İhvân-ı Müslimîn hakkında şu dikkat çekici değerlendirmede bulunmuşlardır:

KUR’AN’DA ADI GEÇEN PEYGAMBERLER

Vahiy meleği vasıtasıyla Yüce Allah tarafından gönderilen ilâhî emirleri ve yasakları insanlara bildirmekle vazifeli kimselere Kur’an-ı Kerîm’in dilinde "Nebî, resûl, beşir ve nezîr" adlari verilir. Bunlar her bakimdan üstün ve seçkin kimselerdir. Peygamberler günah işlemezler, yalan söylemezler, emanete hiyanet etmezler, Allah’tan aldıkları emirleri olduğu gibi insanlara bildirirler. Çok zekî, uyanık ve mantıklı kimselerdir. Peygamberlerin bir kısmı bir kavme, bir bölgeye, bazıları da bütün âleme ve insanlığa gönderilmiştir. Bunların ne kadar oldukları bildirilmemiştir; sayılarını ancak Allah bilir. Kur’an-ı Kerîmde peygamberlerin sadece bir kısmından bahsedilir. Onlar da şunlardır:

1. Hz. Adem (a.s)
2. Hz. Idris (a.s)

'Türkler Osmanlı'nın rolünü üstlenmeli'

İslam dünyasının birçok üyesi, Türkiye’yi İsrail’in Gazze ablukasını kaldırma girişimi nedeniyle övmesine rağmen El Kaide’nin ikinci ismi Ayman El Zevahiri, Türk yöneticilerine çok ılımlı oldukları eleştirisini getirdi. Zevahiri, İslam dünyasından övgü alan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Müslüman bölgeleri koruma konusunda Kanuni Sultan Süleyman ile kıyaslanamayacağını belirtti.

El Kaide’nin beyni olarak da bilinen Zevahiri, 2010’un ilk yarısında El Kaide’nin internet üzerinden yaptığı yayınlarda neredeyse hiç görülmüyordu.

Geçen hafta yayınlanan bir video görüntüsüyle yeniden gündeme gelen Zevahiri, 2009’da öldürülen El Kaide’nin liderlerinden Mustafa Ebu el Yezid’e, ABD’nin Afganistan ve Pakistan’da yenilgiye uğratılacağı sözü verdi.

Zevahiri, Yezid’le birlikte ‘ABD ve Yahudi ajanı’ olarak tanımladığı Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’a karşı 1981’de düzenlenen suikastta yer almıştı.

Psikoloji ve Tasavvuf Açısından Rüyalar ve Yorumları

Rüya, tüm zamanların en ilgi çekici konularından birisidir. Bu makale rüyayı önce psikoloji açısından sonra da İslam Maneviyatı olan Tasavvuf açısından ele alıyor.

Ali Rıza Bayzan'ın makalesi

MAHPEYKER KÖSEM SULTAN

Mahpeyker Kösem Sultan, en az Hürrem Sultan kadar Türk tarihinin meşhur hanımlarındandır. Hayatı romanlara, piyeslere, filmlere mevzu olmuştur. Hakkındaki imaj da çok çeşitlidir. Devlet işlerine karışan bir entrikacı mı, yoksa büyük bâdireler sırasında millete hizmet etmiş bir imparatoriçe mi?

Yahudiler Mescidi Aksa'nın Altını Neden Kazıyor?

Masum bir arkeolojik kazı çalışması gibi gösterilen , salt tarihçi gözüyle bakıldığı zaman zararsız hatta gerekli olduğu düşünülen bu kazı çalışmalarının çok ta masum olmadığı aşikardır..

Şimdi yahudilerin iğneyle kuyu kazar gibi yıllardır milim milim hesaplayıp gerçekleştirdikleri kazı çalışmalarının altında hangi sebepler yatıyor.Sebeplerin altını kazdıkça neler çıkıyor neler...

İlk defa 1981'de Harem-i Şerif'in içindeki Kubbet'us Sahra'ya birkaç metre uzaklıktaki Kayıtbay Sebili'ne kadar uzanan bir tüneli fark eden Filistinliler, böylece İsrail'in Mescid-i Aksa'nın altında yürüttüğü kazı çalışmalarından haberdar oldu.

MUSTAFA İSLAMOĞLU

MUSTAFA İSLAMOĞLU : O’da Efgani mezhebsizini savunanlardan.[1] Türkiye’deki mezhepsiz reformcuları kaynak alarak kitaplar yazanların içinde kalemi güçlü bir isim. Hiç değilse İmamlar ve Sultanlar kitabında, imam-ı Azam (rh.a) efendimizi Ebu Hanife’den hariç “Azam” lakabı ile anabilmiş, Allah rahmet eylesin, şehid imamdır diyebilmiştir.Tabi burada maksadı tağuta karşı kendine malzeme olarak İmam-ı Azam efendimizi seçmek değilse !

Bu cümlelerinin onu Muhammed Abduh, İbn Hazm, İbn Teymiyye, M.Abdulvehhab, Mevdudi..vs. gibi isimlerin ve rafizi vehhabi etkilerinden kurtarmaya bir sebep olmasını dilerim. Zira kitaplarında kaynak olarak ele aldığı isimlerden bazılara bunlar ! Bu isimlerin ne korkunç itikad hırsızları olduğunu benim gibi ilimsiz biri tesbit edebildiğine göre, kendisinin bunları bilmemesi düşünülemez !Geriye bir tek ihtimal kalıyor : Bu isimlerin çağırdığı itikadı-Allah korusun- benimsiyor olmak !

Bahsi geçen kitabında (sh: 178) İmam-ı Yusuf (rh.a.) gibi bir müctehidi yargılaması haddini bilmezlik olsa gerek.Bu mübarek imamı yargılamaktan geri durmayan birinin, mezhepsiz olduğu bilinen Mevdudi’yi de aynı sayfada İmam Yusuf’a nispet edercesine övmesi enteresandır.

Bir başka kitabında çok talihsiz cümleleri var. Sevgili Peygamberimizin gözlerinin, mübarek ağız biçiminin, inci dişlerinin güzelliğini, sesinin gür çıktığını, yani peygamberi mucizeden olmak üzere, seslerinin çok uzaklardakilerin dahi duyabildiğini, boylarının herkesten yüksek göründüğünü, tenlerinin misk-i amber gibi koktuğunu, bir çocuğu sevse o çocuğun başında mübarek ellerinden yayılan kokunun günlerce ayrılmadığını çeşitli muteber ehl-i sünnet kitaplarında okumuşsunuzdur.

PKK'nın kuruluşu, dünü, bugünü

Yıl 1966: Urfa'dan Ankara'ya diğer üniversite öğrencilerinden farklı olarak Tapu ve Kadastro öğrenimi için bir genç, Türkiye Cumhuriyeti'nin ana karargahına teşrif eder. Ankara'da ilk etkilendiği yer; Ulus'taki Atatürk'ün dev heykeli olur. Bu genç yıllarca namazını kılarken bile kendisiyle bir hesaplaşma içinde olur. Aşırı sağ çevrelerin verdiği milliyetçi ve dindar konferanslarını takip eden bu genci diğer öğrencilerden ayıran bir özelik daha vardır: Daha çok insiyatif sahibi olmak !.. Ve o yıllarda sola karşı politik bilinci yetkin unsurları yetiştirmek Komünizmle Mücadele Dernekleri'nin müdavimi olur. Bu derneğin üyelerini ideolojik temelde eğiten Refik Korkut ve Necip Fazıl Kısakürek'in konferanslarını takip eder ve büyük ilgi duyar.

Bu genç, Abdullah Öcalan'dan başkası değildi..

Ankara Yüksek Öğrenim Derneği Yönetim Kurulu'na girdiğinde, yakın
arkadaşı Baki Karer'le, Kürtler'in bir ulus olduğunu, sömürge halinde
yaşadıklarını ve haklarını almak için bağımsız bir örgütlenmeye
gitmeleri gerektiğini savunmaya başladı.

İslâm ordusuna sızan casuslar

Şüphesiz Derin Devlet casusları yalnızca günümüzde devlet başkanlarının evine kadar sızmıyorlardı. Bu sızmalar tarih boyunca hep oldu. Başkanları dize getirmek için tehditten şantaja hatta suikaste kadar pek çok girişimde bulunan şer odakları sayısız entrika çevirdi, akla hayale gelmeyen desiselere başvurdular.

Sızmalar devlet başkanları ile sınırlı kalmadığı muhakkak. Ordudan bürokrasiye, ilim mahfillerinden camiye, medyadan sokağa kadar her yerde boy gösterdiler. İnsanın olduğu her yerde ortaya çıkan fitneciler Efendimizin yoluna da çıktılar. Ordusuna, camisine evine kadar sızmaya kalkıştılar.

İslam ordusu Uhud savaşına giderken büyük bir operasyon hazırladılar. Çok önceden Mekke'ye giden bir gurup Yahudi halkı ve yöneticileri Müslümanlarla karşı alabildiğine cesaretlendirip kışkırttılar. Söyledikleri şiirlerle moral verip, gaza getirmekle kalmayıp maddi destek konusunda çeşitli vaadlerde bulundular. Savaş sırasında İslam ordusuna katılacak Medine Yahudileri ve Müslüman görünen dostları ile birleşecek Müslümanları son ferdine kadar öldüreceklerdi.

Kavramsal işgal, kelimelerin eksen kayması

Bir toplumu tankla tüfekle işgal etmek o toplumu sana köleleştirmez. Tam tersine savaşırlar ve mücadeleyi er ya da geç kazanırlar.

Fakat topluma öyle bir tokat çakarsın ki, feleğini şaşırır. Sorunun nedenini asla kimse çözemez. Hep alakasız yerlerdearaştırırlar.

bu işgal türü en çetin ve acımasız olanıdır.

Örneğin müslüman arnavutluk, osmanlı topraklarından ayrıldığında yapılan hamle neydi?

1. Arnavutluğun alfabesi değiştirildi

2. Arnavutcada yer alan tüm kelimeler elden geçirildi. Türkçe kökenli kelimeler ayıklandı.

3. Dini eğitim yolları tıkandı. Dini eğitim verecek herkes diskalifiye edildi.

4. Müslüman olmayan diğer toplumlar eğitilip, müslüman halkın başına yönetici, tüccar ve akıl hocası oldu

Bu dört ana unsur sadece arnavutlukta yapılmadı.

Bu ana yapılanların tamamı yunansitan, macaristan, bosna, bulgaristan, kosava, kırım ve ortaasya türkmenistan vs. hepsinde yapıldı..