Firaz.Net

Web sitemiz 2006 yılında zehirli.org adı ile yolu çıkmıştır. Zamanla farklı isimler altında siteler de oluşturduk. Tüm bu siteler firaz.net çatısı altında bir araya gelmiştir.

Firaz kelimesi Türkçe'de çıkış, yükseliş, yokuş yukarı çıkmak anlamlarında kullanılmaktadır. Aynı zamanda tarihte 633-634 yılları içinde Sasani ve Bizans ordusu ile yapılan muharebenin de adıdır. Altyapımız daha önce drupal idi. Güncel ihtiyaclar göz önüne alarak sıfırdan geliştirdik.

Sitemizde toplam 10bin yorum ve 20bin konu vardır. İçerik yapılanmamızı ve sunumumuzu günün şartlarına göre tekrar gözden geçiriyoruz.

Türk edebiyatından Nabi'den bir şiir:

Fehm eyledim sarîr-i kalemden bu râzı kim
Çoktur reh-i emelde firâz u nişîbler
(Nâbî).

Hayvanlarda gözlemleyip insanlarda uyguluyorlar

Sadece ilaçlar için hayvanlar kobay olarak kullanılmıyor. Davranışlarda da hayvanlar inceleniyor. ve buradan elde edilen sonuclar insanlarda uygulanıyor.

Toplumları yönetirken elde edilen stratejiler hayvanlar üzerinde denenerek belirleniyor. daha sonra seçilen toplumlarda uygulanıyor ve en son tüm dünyada ilgili toplumlara uygulanıyor.

Tıpkı ilaç sektörü gibi fikir sektörü de var.. Uygulanan bilgi ve fikirler bir araştırma labaratuvarında üretiliyor. Fikir üretim merkezleri, düşünce kulupları vs

Korkulu bir rüya görünce okunacak dua...

Ben sürekli korkunç rüyalar görüyorum.Korkarak uyanıyorum korktuğum için tekrar uyuyamıyaorum ne yapmam lazım?

* * *

Korkulu bir rüya gören kimse,gördüğü rüyanın çıkmaması için "Hüvellahüllezi..."ayetinden başlayıp Haşir süresi'nin sonuna kadar okur ve bir Fatiha,onbir ihlas'ı şerif okuyup Peygamber (s.a.v.) Efendimizin ruhuna hediye ederek,

"YA RABBİ,EĞER ŞU GÖRDÜĞÜM RÜYA HAYIR İSE HAYRINDA DAİM,ŞER İSE HAYRA TEBDİL EYLE.hAYIR İSE BİZE ŞER İSE DÜŞMANLARIMIZA OLSUN"

diye dua edilir.

Hayırlı bir rüyanın da çabuk çıkması için, yine 1 Fatiha,11 ihlas'ı şerif okunup,Rasülüllah efendimize hediye edilmelidir.

http://www.fetvalar.com/sorularla-cevabi-1170.html

MEZHEPLER NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Mezheb Nedir?

Günümüzde alim ve hocaefendilere halk tarafından yönlendirilen soruların en önde gelenlerinden biri de mezheplerin nasıl ortaya çıktığı sorusudur.

Mezheb’ kelime anlamı itibariyle ‘gidilen yol’, ‘mecra’ anlamları taşır. Dini ıstılahta ise içtihat (rey; görüş; hüküm) derecesine ulaşmış olan alimin dini meseleleri bir bütün sistem halinde ortaya koyması, bir anlamda teknik yorumlar bütünü oluşturmasıdır.

Mahrem ve namahrem nedir?

Mahrem: Haram olan yani bir kadının evlenmesi dinen caiz olmayan akrabalar demektir
Nâmah rem: Haram olmayan yani bir kadının evlenmesinde; dinen bir mahzur olmayan erkek demektir.
Bu husus esasen prensiplerini şu iki ayet-i kerimeden almaktadır.

Afganistan’ın LİTHİUM ile imtihanı...

Yıllar önce İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Digital Elektronik dersi alıyordum. Hoca derste demişti ki: Bir gün gelecek Katot tüplü televizyonlar yok olacak, yerine resim tablosu gibi inceleri gelecek. Duvara resim asar gibi TV asacağız ve ekledi: “Şu an bu teknoloji mevcut fakat piyasaya sürmüyorlar. Katot tüplü arkaları uzun TV’leri ve bilgisayar ekranlarını satabildikleri kadar satacaklar. Piyasa doyuma ulaşınca ve TV üreten şirketler yeterince kazandıklarına emin olduklarında piyasaya yenileri gelecek. Fakat onlar piyasaya sürüldüğünde onu değiştirecek yeni teknoloji de hazır olacak.

Bir idama halkın verdiği ağır tepki

Rahmetli Başbakan Adnan Menderes’le Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildiklerinde (1961) kılımız kıpırdamamıştı...

Daha sonra Demirel, Ecevit, Baykal, Türkeş ve Erbakan başta olmak üzere dönemin en üst düzey politikacıları ölümüne sürgünlere gönderildiklerinde de sesimizi çıkarmamıştık...

28 Şubat sürecinde bizi ve inancımızı darbeleyenlere “Gözünüzün üstünde kaşınız var” deme cesaretini gösterememiştik...

Eh, onlar da bu sessizliğimizden, tepkisizliğimizden cüret bulup yeni darbeler tezgâhladılar...

Balyos, Sarıkız, Kafes, Ergenekon, vesaire...

Tümü tepkisizliğimizin çocuğu!

Ama bakın, Kanuni Sultan Süleyman, “isyan” gerekçesiyle oğlu Şehzade Mustafa’yı “infaz” ettirdiğinde neler oldu?..

PEYGAMBERİMİZ (SAV) 'İN HAYATINDAN GÜZEL ÖRNEKLER

Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resulü’nde güzel bir örnek vardır. (Ahzab Suresi, 21)

İslamiyetin iki temel kaynağı vardır: Kuran ve sünnet. Bunlar et ve tırnak gibi birbirinden ayrılmaz iki temel unsurdur. Birini birinden ayırırsak dinin gerçek anlamını kavrayamayız.

Müminin ahiretteki gerçek mutluluğu yakalaması için İslam’ın bu iki kaynağını çok iyi anlayıp, eksiksiz olarak uygulaması gerekir. Kuran’ın ahlakı ile ahlaklanmış olan Peygamberimiz (sav)’in uygulamaları bizim için adeta Kuran’ın canlı bir yorumudur.

Resulullah (sav) bir hadisinde, "Ümmetimin fesad zamanında, unutulmuş sünnetlerimden birini ihya edene yüz şehid sevabı verilir" (İbn-i Mace) buyuruyor. Peygamberimiz (sav)’in haber verdiği zaman yaklaşmış görünmektedir. Vaadedilen bu güzel karşılığa layık olabilmek için tüm Müslümanların Peygamberimiz (sav)’in sünnetine sarılması son derece önemlidir.

Mene, tekel, ufarsin efsanesi nedir

Tevratta geçen bir yahudi efsanesidir. Efsaneye göre:

Kral Nebukadnezar (Süleyman'ın mabedini yıkan Babil Kralı) ölmüş ve oğlu Belşatzar kral olmuştur. Yeni Kral bir ziyafet verir. Süleyman'ın mabedinden getirilen kutsal kase, kap ve malzemeler bu ziyafette kullanılır. Misafirlere bu kaplarla şarap ikram edilir. Şarap içilirken bir adam parmağı görünür; parmak hareket ederek duvara bir yazı yazar. Kral o kadar korkmuştur ki bacakları titremeye başlar ama duvarda yazılanı da okuyamaz ve ‘Bu yazıyı okuyup ne anlama geldiğini söyleyene hediyeler vereceğim' der.

Roma Uygarlığı ve Dini

M.Ö 4 yüzyıl ortalarından sonra kararlı bir biçimde büyümeye başlayan Roma Devleti Büyük İskender İmparatorluğu’nun parçalanışı sürecinde Roma Devleti bütün İtalya’yı tek bir siyasal çatı altında toplamayı başarı. İlk başta küçük olan Roma Devleti ; M.Ö. 200 de Batı Akdeniz’e M.Ö. 168 de bu defa Doğu Akdeniz’e egemen olurken dönemin “ dünya devleti ” oldu.Daha sonra bütün Anadolu da dahil Akdeniz çevresini ele geçirip Atlantikten Fırat’a kadar tarihte ilk ve son defa siyasi bir mekan birliği kurarken aynı zamanda Akdeniz havzasında yine ilk defa bir dil ve kültür birliğinide gerçekleştiriyordu. Döneminde Hıristiyanlığı Roma İmparatorluğunun resmi din olarak kabul ettiren 1. Theodosius ( 379 – 395 ) ölümünden sonra İkiye ayrılan Roma İmparatorluğu önce batı sonrada doğu kısmının yani Bizans İmparatorluğunun yıkılmasıyla ( 1453) yaklaşık 1800 yıl sonra tarih sahnesinden çekilmiştir.

Roma Dini

Çok tanrılı bir din anlayışından gelen Romalılar tabiat kuvvetlerinin birer tanrı olduğuna, tabiatta ve hayatta olan herşeyin tanrısal iradeye bağlı olduğuna inanıyorlardı.

İngiltere Tarihi ile İlgili İlginç Bilgiler

Bir dahaki sefer ellerinizi yıkarken suyun sıcaklığı tam istediğiniz gibi değilse eskiden İngiltere'de bu işlerin nasıl yapıldığını düşünün, 1500'lerde İngiltere'de işler şöyle yapılıyordu:

* İnsanların çoğu Haziran'da evleniyordu. Çünkü senelik banyolarını Mayıs ayında yapıyorlar, Haziran'da hala çok kötü kokmuyorlardı. Ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu.

* Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu. Evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti.

Ondan sonra oğulları ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarak da bebekler aynı suda yıkanıyordu. Bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü. İngilizce'deki 'banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın' (Don't throw the baby out with the bathwater) deyimi buradan gelmektedir.

Akıl fikir değerleri ve algı frekansı

Ebced hesaplamasında isimlerin ebced değerleri üzerinden çıkan rakamların ne anlama geldiği merak konusu.

İnternette ilk kapsamlı akıl fikir değerleri verme sistemini geliştirdiğimiden bu yana yüzlerce insanın akıl fikir değerlerini bizzat gözlemleyip analiz etme fırsatını buldum. Gerçek hayatt tanıdığım ve hikayelerini yaşarak gördüğüm bu insanlar benim ebceddeki akıl fikir olayını daha iyi görebilmemi sağladılar.

Akıl fikir değerleri yanlış anlaşılmaya çok müsait. Geçmiş yüzyıllardan bu konular ile alakalı yazılmış dökümanlara ulaşabilirsem onları da paylaşacağım inşllh.

M.İslamoğlu'nun Abdest Konusundaki Fitnesi

Aşağıdaki makale Mustafa İslamoğlu isimli gazete yazarına aittir. Bunun cevabı altta verilmiştir.

Bilmez ki sorsun, sormaz ki bilsin!

Bugünkü yazımızı, cevabı herkesi ilgilendiren bir “soruya” ayırdık. Hayır hayır, bu bir “soru değil, bu bir “sorun!” Hem de çok ciddi ve adı: “Dini anlama sorunu.” Bu sorun, kimi zaman ortaya birden fazla “din” çıkarıyor ve insanlar “hangi dine” inanacağını şaşırıyor. (Siz ‘yanılmaz’ atalarını pazarlayanların dinine değil, kaynağı Kur’an olan Allah’ın dinine inanın.) Kimi zaman, Allah’ın kitabında yazmayan, Peygamber’in sünnetinde yer almayan “farzlar, haramlar” çıkarıyor.Düşünebiliyor musunuz; bu nevzuhur farzlardan Hz. Peygamber’in haberi yok! Bizim akıldanelerimizin bildiği bir “farz” düşünün ki, sahabe bilmiyor? Bir “farz” düşünün ki, müctehid imamların bu -sözümona- “farzdan” haberi yok! Güldünüz değil mi? Hayır, kimse gülmesin; çünkü kendisi gülünç durumda olanların başkalarına gülme hakkı yoktur ve şu an kendini çok dindar sananların dinleriyle ilgisi hurafe düzeyinde, bilgisi ise efsane niteliğindedir. İnsanlar ibadetleri âdetleştirince âdetleri de ibadetleştirdiler.

Bu satırları sert bulmayın lütfen; imamların birçoğuna göre “mukallid”in tarifi şudur: “Amellerini delilleriyle birlikte bilip, o delilleri değerlendirmede mezhep imamının ictihadını benimseyen kimse.”

İBNİ TEYMİYYE KİMDİR?

İsmi, Ahmed b. Abdü’l-Halîm İbn-i Abdillâh b. Ebi’l Kâsım ibn-i Hadır en-Nemîrî el-Harrânî ed-Dimeşkî el-Hanbelî, Takiyyüddîn ibnü Teymiyye’dir. Harrân’da[3] doğdu (661 H.) Babası onu Dimeşk’e götürdü. Orada yerleşti ve meşhur oldu. Verdiği bir fetvadan dolayı Mısır’a çağrıldı. Oraya gitti… Orada bir müddet hapse atıldı. Sonra, İskenderiyye’ye nakledildi. Sonra, serbest bırakıldı ve 712’de Dimeşk’e gitti. 720 tarihinde orada tutuklandı. 728 senesinde, Dimeşk kalesinde tutuklu iken öldü.

İbn-i Teymiyye, Felsefe ve Mantık ilimlerinde araştırması çok olan birisiydi. Lisânı fasîh idi. Yirmi yaşına varmadan ders okuttu ve fetva verdi. Eserleri çoktur.

Hâsılı O, yedinci asır Hanbelî fıkıh ve hadîs âlimlerinden, şâz görüşleri bol olan birisidir. Şâzlarının bol oluşunun da, değişik sebebleri vardır. Bunlar, akîde, fıkıh ve üslûb olmak üzere üç tanedir.

Mîzâc ve ahlâkı çerçevesinde doğan ve gelişen üslûbuyla, olması îcâb eden veya olabilecekten daha fazla bir cesâret, hiç olmaması lâzım gelen tepeden bakma, boyundan büyük olan nice büyüklere karşı, akıl almaz bir saldırganlık, acelecilik, muğalata ve benzeri sebeblerden doğan bıktırıcı tekrarlar, çekilmez tenâkuzlar sergilemiştir.

EVLİYADAN YARDIM İSTEMEK ŞİRK DEĞİLDİR

Sual: Ruhun var olduğuna, insan ölünce ruhun ölmediğine vehhabiler inanmıyor mu?
CEVAP
Ruhun var olduğuna herkes inanıyor. Ruhun ölmediğine biz müslümanların inandığı gibi vehhabiler de inanıyor. Çünkü buna inanmamak insanı, tekrar dirilmeyi inkâra yol açar. Beden ölse bile ruhun ölmediğine inanıp da, bu ruhun bedende iken bulunan özelliklerine yani görmesine, duymasına, işitmesine, hareket etmesine inanmamak açık bir çelişkidir.

Ruhun ölmediğine inandıkları gibi, bu ruhun duyduğuna, işittiğine, gördüğüne de inanmalılar. Bu inanmaları hâşâ böyle mantık yoluyla da olmamalı. Çünkü dinimiz bunu açıkça bildirmektedir.

Böyle olunca, ruhdan şefaat dilemek, ondan yardım istemek gibi, Allahü teâlânın yaratmasına vasıta olmasını beklemeye, karşı olmamak icap eder. Çünkü, bütün dinler, insan ölünce, ruhun diri kaldığını bildirmektedir. Diri insanlar, Allahü teâlânın yaratmasına vasıta, sebep oldukları gibi, diri ruhların da, Allahü teâlânın yaratmasına sebep olacağı red edilmez.

Kabirde, hem ruha, hem de bedene nimet ve azap vardır. Buna, böylece inanmak lazımdır.

Osmanlı'da haremin gerçek yüzü


Bir ülkede deprem sözkonusu olursa jeologlar, hastalıklar sözkonusu olursa doktorlar, savaş sözkonusu olursa siyasiler ve askerler konuşurlar. Bu bizim ülkemizde de böyledir. Ancak bizde iki konu vardır ki bunlar üzerinde herkes konumuna, birikimine, eğitimine bakmadan üstelik de allame edasıyla konuşur. Bu konulardan bir tanesi dindir diğeri tarih.

Tarihle ilgili bir şeyler söz konusu olduğunda siyasetçi konuşur, gazeteci konuşur, televizyoncu konuşur vs. Bir Allah kulunun aklına da bu işin profosörleri bulup konuşturmak gelmez. Veya gelir de, onların söyleyecekleri işlerine gelmez.
Tarih deyince her zaman revaçta olan konulardan bir tanesi de Osmanlı ve haremidir.

Bunu içoğlanları takip eder. Ardından valide sultanlar, kadınlar saltanatı, devşirmeler vs. böyle gider.

İlim ahlakına sahip bir tarihçinin Osmanlı haremi konusunda söyleyeceği şeyler çok azdır. Çünkü elinde bu konuyla ilgili yeterli belge, döküman vs. yoktur.